22.01.2013
YURTDIŞI GRUP FİRMALARINA KULLANDIRILAN KREDİLER
Bilindiği üzere, 28.02.2008 tarih ve 26801 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2008-32/34 sayılı Tebliğ ile Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar ile ilgili 2007-32/33 sayılı Tebliğ yürürlükten kaldırılmış ve yeni uygulama esasları belirlenmiştir. Söz konusu tebliğin yurt dışına sermaye ihracı/krediler bölümünde, Türkiye’de yerleşik kişilerce yurt dışında pay sahibi olduğu ortaklıklara, yurt dışındaki ana şirkete ve grup şirketlerine döviz veya Türk Lirası cinsinden kredi açılabileceği belirtilmiştir.
- Kambiyo Mevzuatı Açısından
Hazine Müsteşarlığı tarafından 28.02.2008 tarihli 2008-32/34 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’a ilişkin Tebliğ’in 11/12’inci maddesi uyarınca, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında pay sahibi olduğu ortaklıklara, yurt dışındaki ana şirkete ve grup şirketlerine döviz veya Türk Lirası kredi açılabileceği açıklanmıştır.
Bu kapsamında, şirketlerin yurt dışındaki ana şirkete ve grup şirketlerine kredi kullandırması Kambiyo Mevzuatı açısından mümkün hale gelmiştir.
- Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Açısından
90 Sayılı “Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” uyarınca, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle sürekli olarak ödünç para verme işleriyle uğraşan ya da bu işlere aracılık eden ve işletme lisansı alan kişiler ikrazatçı olarak değerlendirilmektedir. İlgili Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya bu işlerin meslek ittihaz edilmesi ve Kanun Hükmünde Kararname uyarınca alınan ikrazatçılık izni iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi tefecilik sayılmaktadır.
Ne var ki; bankalar, sigorta şirketleri ve özel kanunlarına göre ödünç para vermeye yetkili kılınan kuruluşlar ile tüzel kişilerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer tüzel kişilere ödünç para vermeleri ve Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca yapılan işlemler hakkında söz konusu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmamaktadır.
Bu hüküm, grup şirketleri arasında gerçekleşecek olası kredi transferlerine cevaz vermektedir. Diğer taraftan, ödünç para verme faaliyetine şirketin ana sözleşmesinde yer verilmesi gerektiği tabidir.
- Faiz Geliri ve Vergilendirme Açısından
a) Faiz Geliri(Gelir Vergisi)
Türkiye’de yerleşik şirketler tarafından yurt dışında bulunan grup firmalarına sağlanacak kredi tutarları üzerinden emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen oran üzerinden faiz tahakkuku yapılmalı ve aylık olarak ya da üç aylık dönemler itibariyle söz konusu faize ilişkin fatura düzenlenmelidir.
Kullandırılan kredi tutarı üzerinden hesaplanacak olan faiz tutarları ilgili vergilendirme dönemi kurum kazancına ilave edilmelidir.
b) Kurumlar Vergisi Açısından
Ba. Transfer fiyatlandırması
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ile ilgili 13. maddesi uyarınca, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım satımında bulunulması halinde, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılmaktadır.
Bb. Grup Şirketlere Kredi Aktarımı(Banka ve finans kurumlarından temin edilerek kullandırılan borçlar)
Ortaklar vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz.
Buna göre, kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin banka veya finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla, yani kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar, örtülü sermaye kapsamı dışında tutulmuştur. Buna göre, kredibilitesi olan grup şirketinin, anılan kaynaklardan temin edip ihtiyacı olan diğer grup şirketlerine aynı şartlarla kısmen veya tamamen aktardığı krediler örtülü sermaye tutarının tespitinde borç olarak dikkate alınmayacaktır. Dolayısıyla, grup şirketinin finans kuruluşlarından temin etmiş olduğu krediyi, aynı faiz ve vade ile birden fazla şirkete paylaştırması durumunda örtülü sermayeden söz edilemeyecektir.
c) Katma Değer Vergisi Açısından
Katma Değer Vergisi Kanunun 12/2’inci maddesinde; bir hizmetin yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için,
a) Hizmetler yurtdışındaki bir müşteri için yapılmış olmalıdır.
b) Hizmetten yurtdışında faydalanılmalıdır, hükmüne yer verilmiştir.
Hizmet ihracı ile ilgili uygulamaya yönelik açıklamalar 17, 26 ve 30 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğlerinde yapılmıştır.
Ayrıca, kanunun 17/4-e maddesi hükmüne göre, banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler katma değer vergisinden istisnadır.
d)Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Açısından
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28’inci maddesinde;
Bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar (kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alıp satmayı, alım – satıma tavassut etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar dahil) da banka muameleleri vergisine tabidir.
2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanlar bu kanunun uygulanmasında banker sayılırlar. Bir şahsın münhasıran altın alım ve satımı ile uğraşması banker sayılmasını gerektirmez.’’ Hükmü yer almaktadır.
Aynı kanunun mükellefi belirleyen 30’uncu maddesinde ise, banka ve sigorta muameleleri vergisini, banka ve bankerlerle sigorta şirketlerinin ödeyeceği, sigorta aracıları tarafından yapılan sigorta işlemlerinde de verginin mükellefinin sigorta şirketi olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Anılan hükümler uyarınca, faiz karşılığı borç para verilmesi işi ile devamlı olarak uğraşanlar banker sayılmaktadır. Kanunda belirtilen borç para verme işinin devamlı olarak yapılmasından maksat; aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiyle ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesidir.
Buna göre; şirketinizin yurtdışındaki grup firmalarına faiz karşılığı borç verme işinin devamlılık arz etmesi halinde banker sayılacağından, bu işlemler dolayısıyla lehe alınan paralar %5 oranında banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi bulunmaktadır. Bu durumda şirketinizin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olması nedeniyle, KDV Kanununun 17/4-e maddesi hükmü uyarınca kullandırdığınız krediler karşılığı lehe aldığınız paralar katma değer vergisinden müstesna olacaktır.
Emsal ÖZCAN
Yeminli Mali Müşavir